Tümülüsler önce zemin üzerine inşa edilen mezar odası, sonra üstüne yığılan toprak veya taşlardan oluşturulan yapay tepe tipi anıt mezarlardır. Tümülüsler yığma tepesi altında planlı bir mimariyi barındırırlar. Kral ya da kral ailesinden ölen fertler kullandıkları muhtelif eşyaları ve hediye edilen eşyaları ile birlikte, inşa edilen taş ya da ahşap oda içine ceset ile birlikte konulmuştur. Tümülüsün boyu, mimari estetiği ölen kişinin zenginliği, değeri ölçüsüne göre değişmektedir. Boyu daha yüksek olanlar daha zengin krallar için yapılmıştır. Bu yapılar her zaman 9 metrenin katları olan 9, 18, 27, 36 metre gibi yükseltilere sahiptir
Tümülüslerde aranan yapı unsuru odadır. Tümülüsler tüm doğal afetler dikkate alınarak günün mimarları tarafında inşa edilir. İnşasında her türlü hesaplamalar yapılır. Buraya gömülecek olan şahıs sıradan bir şahıs değildir. Yapılan araştırmalarda mezar odasının dış köşe pabuçlarına kum doldurulduğu görülmüştür. Bunun nedeni deprem sarsıntılarına karşı dayanıklılığı sağlamaktır.
Tümülüs oda yapılarında işlenmiş taş veya ardıç ağaçları kullanılmıştır. İç yüzeyinde muhtelif figürlü mozaik ya da sıva üzerine işlenmiş bir takım motifler yer alır. Bu figürler birer tarihi belge niteliğindedir. Tümülüs mezar odasına ait iç kısmı 2 ile 6 metre kare şeklinde değişmektedir. Bir kısım tümülüslerde birden fazla oda yer alır. Bunlar aile tipi olarak bilinir. Mezar odaları yan yana olanlarda birbirine geçit veren girişleri bulunur. Üst üste olanlarda ise bu tür geçitler bulunmamaktadır.
Frig tipi tümülüsler
Frig tipi tümülüsler klasik tip tümülüsler olarak mezar odası ahşap, diğer unsurlar tamamen topraktır. Bu tip tümülüslerde yığma tepe toprağının çevreye yayılmasını önlemeye yarayan krepis duvar ile mezar odasına geçit veren dromos tünel uygulanmamıştır Bunlar, Lydia ve Yunan tümülüslerinden, bu unsurların olmayışı ve mezar odalarının yapımında taş yerine ahşabın kullanılmış olmasıyla ayrılmaktadır.
Grek tipi tümülüsler
Grek tipi tümülüsler Friglerden sonra geliştirilen tümülüslerdir. Dış yüzey tamamen dışarıdan getirilen hediye topraktan yapılan çamurdan oluşmuştur. Taban etrafını çevreleyen krepis duvarları vardır. Tümülüs birden fazla oda içeriyorsa dışarıda odalara geçit veren dromos tünel bulunur. Mezar odaları taş örülüdür. Bazıları içten sıvanır ve sıva üstünde muhtelif süsleme motifleri yer almaktadır. Bazıları sıvasız sadece duvar yüzeyine boya ile motifler yapılanları da bulunmaktadır. Bu tip odalarda çürüyen ve paslanan muhtelif maddelerin çıkardığı gaz dışarıya sızmaz ve hep içeride kalır.
Roma tipi tümülüsler
Roma tipi tümülüs ise tamamen taşıma moloz taşlardan inşa edilmiş, günün modern tümülüs yapılarıdır. Romanın devamı olan Doğu Romalılar ise, tümülüs geleneğinde bir değişiklik yapmadan direkt Romalılardan esinlenmişlerdir. Bu nedenle tümülüs odasındaki mezar hediyeleri analiz edilmeden o tümülüsün Romamı Doğu Roma mı olduğu kesinlik kazanmamaktadır. Tamamı taştan inşa edilmiş tek odalı modern tümülüslerdir.
Doğu Romalıların tümülüs örneğinde yüzey kısmı tamamen dışarıdan taşınan moloz taşlardan oluşmuştur. Romanın devamı olan Doğu Roma kültüründe tümülüsler Roma döneminden esinlenerek inşa edilmiş ve Roma ile neredeyse aynı özelikleri taşımıştır. Bu tiplerin aynı zamanda toprak tipleri de mevcuttur
Firigya lidya tipi tümülüsler
Firigya lidya: Bintepe’deki (Manisa İli, Sardes Antik kenti yakınlarında) Kral Alyattes’in tümülüsü ile Nemrut Dağındaki tümülüs Anadolu'nun bilinen en büyük tümülüsleri arasında yer alır. Frigyalılara ait tümülüsler de olmakla birlikte tümülüs yapımı daha çok Lidyalılar’da önem kazanmıştır. Aynı bölgede 100 Lidya tümülüsüne rastlanmıştır. Anadolu'nun en büyük tümülüsü olan Alyattes’inkinde 16 tonluk taş bloklar kullanılmıştır. Şamanist Türk ve Moğol boylarında ayrıca, Dünya Dağı’nı temsilen, “oba” adı verilen, taş yığınlarından kurgan (yapay tepe) oluşturma geleneği çok yaygındır. Bunlara bağlı olarak Anadolu’nun birçok yerinde bu yığma tepeler bulunmaktadır.
Tümülüs Mezar Tipleri
Geç Klasik, Hellenistik ve Roma Dönemlerine tarihlendirilen tümülüslerde görülen mezar tiplerini çukur mezarlı tümülüsler, lahit mezarlı tümülüsler, basit kiremit mezarlı tümülüsler, içinde mezar olmayan tümülüsler, içinde sadece at iskeleti olan tümülüsler ve mezar odalı tümülüsler olmak üzere altı ayrı gurup içerisine sokabiliriz.
1. Çukur Mezarlı Tümülüsler.
Tunç Çağı’nın başından beri Trakya tümülüslerinde kullanılan tiplerden birisidir. Çukur mezarlı bu tümülüslerde hem inhumasyon hemde kremasyon görülmektedir. Çukur tümülüslerindeki mezar çukurları, her dönemde kendilerine has özellikler göstermişlerdir. Erken Tunç Çağında, bu mezar çukurları tahta kalaslarla ya da sadece küçük ağaç dallarıyla örtülmüştür. Demir Çağında ise, mezar çukurları çoğu zaman basit toprak çukurlar şeklindedir.
En çok çeşitlilik Roma çağında görülür. Bazı mezar çukurlarının kenarları kesme taş ile örülür yahut mezarın kenarlarına kiremitler yerleştirilir. Bazı örneklerde ise mezarın üstünün ahşapla örtüldüğü de görülmektedir. Birçok ceset, mezar çukurunun içinde yakılmıştır ve üzerine mezar hediyeleri bırakılmıştır. Bu mezarların bazıları buluntu bakımından çok zengin, bazıları da oldukça yoksuldur.
a. Anakaya’ya Oyulan Çukur Mezarlar:
Tümülüsün merkezinde oldukça kalın bir yanık tabakasının altında, taşlarla dolu bir alanda yanık ahşap izlerine rastlanılabilir ve bunun altında da oksitlenmiş ve çürümüş durumda buluntularla karşılaşılmıştır. Mezarın yakınında da bir at iskeletinin kalıntıları bulunmuştur. Esas mezar, ana kaya üzerinde 80 cm. bir alanın oyulması suretiyle düzenlenmiş, tek sıra taş dizileri ile mezar sınırının belirlendiği görülmüştür.
a. Anakaya’ya Oyulan Çukur Mezarlar:
Tümülüsün merkezinde oldukça kalın bir yanık tabakasının altında, taşlarla dolu bir alanda yanık ahşap izlerine rastlanılabilir ve bunun altında da oksitlenmiş ve çürümüş durumda buluntularla karşılaşılmıştır. Mezarın yakınında da bir at iskeletinin kalıntıları bulunmuştur. Esas mezar, ana kaya üzerinde 80 cm. bir alanın oyulması suretiyle düzenlenmiş, tek sıra taş dizileri ile mezar sınırının belirlendiği görülmüştür.
Buluntulardan ötürü mezar M.Ö. IV. yüzyıla tarihlendirilmiştir Ana kaya üstüne açılan bu mezar, tümülüsün yapıldığı arazinin topoğrafyasından da kaynaklanmaktadır. Tümülüs ana kayadan oluşan bir sırtın üzerine yapıldığı için böyle bir uygulamaya gidilmiştir.
b. Toprağa Açılan Çukur Mezarlar:
Bu mezar tipi toprak üzerine açılan basit çukurlardan oluşmaktadır. Ortaya çıkarılan çukur mezarlı tümülüslerden birisi Tek höyük tümülüsüdür. Bu tümülüsün güneyinde, 4 m. derinlikte yuvarlak planlı, kenarları içerisinde yakılmış yüksek dereceli ateşin etkisiyle kızıla dönüşmüş, içi kül dolu bir yakma çukuruna rastlanılmıştır. Yakma çukurunda küllerin arasında iri hayvan kemikleri, pişmiş toprak testi ve tabak parçaları ile patlayarak dağılmış cam parçacıkları bulunmuştur. Yakma çukurundan 3,40 m. uzaklıkta, 2 adet pişmiş toprak testininin yanında, 3,52 m. uzunluğu, 2,30 m. genişliği olan mezarın ortasında ölü kemik ve külleri, uç kısmında da ölü hediyeleri bulunmuştur.
c. Taş Örgülü Çukur Mezarlar:
Doğu Trakya’da kazılar sonucunda ortaya çıkarılan mezar tipleri arasında taş örgülü çukur mezarlarda bulunmaktadır. Bugüne kadar bu tipte sayılı mezar ortaya çıkarılmıştır. Günümüze kadar ulaşan bu tipteki mezarların hepsi Roma dönemine tarihlendirilmektedir.
Lahitler, tümülüslerde Klasik dönemden Roma döneminin sonuna kadar kullanılmıştır. Ancak Doğu Trakya’da Trakya’da Vize A Mezar yapısının içinde bulunan lahitten başka, Roma dönemine tarihlendirilene rastlanılmamıştır.
Sıklıkla Yunan kolonilerinin çevresindeki tümülüslerde görülürler. Roma döneminde, daha çok Roma şehirlerinin nekropollerinde ya da yakınlarında bulunurlar. Taş, kil ya da ahşaptan yapılmışlardır. Taş ve kilden yapıldıklarında genellikle tek bir gövdeden ve bir de kapaktan oluşurlar ve de bütününe bakıldığında bir tapınak yapısına benzerler.
Doğu Trakya tümülüslerinde görülen mezar tiplerinden birisidir. Kazılar sonucunda ortaya çıkarılan kiremit mezarlı tümülüslerin hepsi Roma dönemine tarihlenmektedir. Henüz daha erken dönemlere tarihlendirilen bir tümülüse rastlanılmamıştır. Roma döneminde düz nekropol alanlarında da kiremit mezarların kullanıldığını Trakya’da yapılan arkeolojik kazılar göstermiştir.
Doğu Trakya tümülüslerinde günümüze kadar bulunan mezarsız tümülüsler hakkında yeterince bilgi mevcut değildir. Boş, ritüel, sembolik, cenotaph (kenotaf), vb. olarak da adlandırılan bu mezarsız tümülüsler, M.Ö. I. bindeki ve Roma dönemindeki Trakya’daki mezar uygulamaları için oldukça ilgi çekici bir durumdur. Genel olarak, bu tümülüslerde insan gömüsü bulunmamaktadır. Çoğu zaman tümülüs yapımı sırasında uygulanan herhangi bir ritüelin izine de rastlanılmamaktadır.
b. Toprağa Açılan Çukur Mezarlar:
Bu mezar tipi toprak üzerine açılan basit çukurlardan oluşmaktadır. Ortaya çıkarılan çukur mezarlı tümülüslerden birisi Tek höyük tümülüsüdür. Bu tümülüsün güneyinde, 4 m. derinlikte yuvarlak planlı, kenarları içerisinde yakılmış yüksek dereceli ateşin etkisiyle kızıla dönüşmüş, içi kül dolu bir yakma çukuruna rastlanılmıştır. Yakma çukurunda küllerin arasında iri hayvan kemikleri, pişmiş toprak testi ve tabak parçaları ile patlayarak dağılmış cam parçacıkları bulunmuştur. Yakma çukurundan 3,40 m. uzaklıkta, 2 adet pişmiş toprak testininin yanında, 3,52 m. uzunluğu, 2,30 m. genişliği olan mezarın ortasında ölü kemik ve külleri, uç kısmında da ölü hediyeleri bulunmuştur.
Mezarın kenarları yakma çukurunda olduğu gibi kızıl renge dönüşmüştür. Ölü kendi mezarı içinde yakılmış, ve yakıldıktan sonra da mezarın üzeri ahşap bir örtü sistemi ile kapatılmıştır. Ölü hediyeleri ise mezar örtüsünün üzerine konulmuş, ahşabın çürümesiyle de mezarın uç kısmına yıkılmışlardır. Mezar buluntularının ışığında bu tümülüs, M.S. I. yüzyılda, Roma Döneminde yaşamış Trakyalı bir savaşçının mezarı olarak değerlendirilmiştir.
c. Taş Örgülü Çukur Mezarlar:
Doğu Trakya’da kazılar sonucunda ortaya çıkarılan mezar tipleri arasında taş örgülü çukur mezarlarda bulunmaktadır. Bugüne kadar bu tipte sayılı mezar ortaya çıkarılmıştır. Günümüze kadar ulaşan bu tipteki mezarların hepsi Roma dönemine tarihlendirilmektedir.
2. Lahit Mezarlı Tümülüsler.
Lahitler, tümülüslerde Klasik dönemden Roma döneminin sonuna kadar kullanılmıştır. Ancak Doğu Trakya’da Trakya’da Vize A Mezar yapısının içinde bulunan lahitten başka, Roma dönemine tarihlendirilene rastlanılmamıştır.
Sıklıkla Yunan kolonilerinin çevresindeki tümülüslerde görülürler. Roma döneminde, daha çok Roma şehirlerinin nekropollerinde ya da yakınlarında bulunurlar. Taş, kil ya da ahşaptan yapılmışlardır. Taş ve kilden yapıldıklarında genellikle tek bir gövdeden ve bir de kapaktan oluşurlar ve de bütününe bakıldığında bir tapınak yapısına benzerler.
3. Kiremit Mezarlı Tümülüsler.
Doğu Trakya tümülüslerinde görülen mezar tiplerinden birisidir. Kazılar sonucunda ortaya çıkarılan kiremit mezarlı tümülüslerin hepsi Roma dönemine tarihlenmektedir. Henüz daha erken dönemlere tarihlendirilen bir tümülüse rastlanılmamıştır. Roma döneminde düz nekropol alanlarında da kiremit mezarların kullanıldığını Trakya’da yapılan arkeolojik kazılar göstermiştir.
4. Mezarsız Tümülüsler.
Doğu Trakya tümülüslerinde günümüze kadar bulunan mezarsız tümülüsler hakkında yeterince bilgi mevcut değildir. Boş, ritüel, sembolik, cenotaph (kenotaf), vb. olarak da adlandırılan bu mezarsız tümülüsler, M.Ö. I. bindeki ve Roma dönemindeki Trakya’daki mezar uygulamaları için oldukça ilgi çekici bir durumdur. Genel olarak, bu tümülüslerde insan gömüsü bulunmamaktadır. Çoğu zaman tümülüs yapımı sırasında uygulanan herhangi bir ritüelin izine de rastlanılmamaktadır.
Bu tümülüslerin bir kısmının, kenotaf oldukları kabul edilmektedir. Trakya tümülüslerinde mezarsız olarak yapılan tümülüsler sembolik birer anlam taşımaktadır. Evinden uzakta ölen savaşçılar için yapılmış olma olasılıkları vardır.
Doğu Trakya’da kazılan, ama içinde mezar bulunamadığından dolayı boş olduğu düşünülen altı adet tümülüs bulunmaktadır. Bunlardan birisi olan Alpullu tümülüsü, 1936 yılında Prof. Dr. Mansel tarafından kazılmıştır. Bu tümülüs 7 m. yüksekliğinde, 50 m. çapındadır. Tümülüsde herhangi bir mezara rastlanılmamıştır, fakat tümülüsün altında doğal zeminden 0,25-0,30 m. aşağıda, Tunç Çağı kültürlerinden birisinin yerleşim yeri bulunmuştur.
Doğu Trakya’da özellikle Vize bölgesinde sadece atların gömülü olduğu tümülüsler de bulunmuştur. Bu da Trakyalı savaşçıların tıpkı İskitler gibi atlarına çok önem verdiklerinin göstergesidir. Trakya’da ölen savaşçıların atlarıyla gömüldüğü birçok tümülüs bulunmaktadır. Sadece atların gömülü olduğu tümülüslere ise, Vize’den başka bir yerde henüz rastlanılmamıştır.
Tüm Trakya tümülüslerinin mezar odalarının biçimsel gelişiminde iki dönem ayırt edilebilmektedir. Birinci dönem, mezar odasının dikdörtgen olduğu M.Ö. V. yüzyılın ortası ile M.Ö. IV. yüzyılın ortasına tarihlenen dönemdir. İkinci dönem ise, dikdörtgen mezar odalarının yapımına devam edilirken, taş bloklardan inşa edilen yuvarlak planlı odaların ortaya çıktığı, M.Ö. IV. yüzyılın ikinci yarısı ile M.Ö. III. yüzyıla kadar tarihlenen dönemdir.
Mezar odalarının önemli bir bölümünde bulunan dromos, (giriş) mezar sahibinin ekonomik durumu ve prestiji ile doğrudan ilgilidir. Yapının boylamsal kompozisyon ekseninde bulunan dromos, tören topluluğunu merkez odaya doğru yönlendirir. Eni dar olduğundan, binanın içindeki ritüelde yer alan insanların sayısı kısıtlıdır.
5. At İskeleti Bulunan Tümülüsler.
Doğu Trakya’da özellikle Vize bölgesinde sadece atların gömülü olduğu tümülüsler de bulunmuştur. Bu da Trakyalı savaşçıların tıpkı İskitler gibi atlarına çok önem verdiklerinin göstergesidir. Trakya’da ölen savaşçıların atlarıyla gömüldüğü birçok tümülüs bulunmaktadır. Sadece atların gömülü olduğu tümülüslere ise, Vize’den başka bir yerde henüz rastlanılmamıştır.
6. Oda Mezarlı Tümülüsler.
Tüm Trakya tümülüslerinin mezar odalarının biçimsel gelişiminde iki dönem ayırt edilebilmektedir. Birinci dönem, mezar odasının dikdörtgen olduğu M.Ö. V. yüzyılın ortası ile M.Ö. IV. yüzyılın ortasına tarihlenen dönemdir. İkinci dönem ise, dikdörtgen mezar odalarının yapımına devam edilirken, taş bloklardan inşa edilen yuvarlak planlı odaların ortaya çıktığı, M.Ö. IV. yüzyılın ikinci yarısı ile M.Ö. III. yüzyıla kadar tarihlenen dönemdir.
Mezar odalarının önemli bir bölümünde bulunan dromos, (giriş) mezar sahibinin ekonomik durumu ve prestiji ile doğrudan ilgilidir. Yapının boylamsal kompozisyon ekseninde bulunan dromos, tören topluluğunu merkez odaya doğru yönlendirir. Eni dar olduğundan, binanın içindeki ritüelde yer alan insanların sayısı kısıtlıdır.