Gömen Ermeniler Kendileri Anlatıyor


Ermeni evleri, ermeni kuyuları, ermeni bahçesi vs. hep ermeni gömüleri ararız, Peki gömenin nasıl ve nereye gömdüğüyle ilgili bilgi sahibimiyiz ? tabiki hayır. Bu konuda tehcir kanunlarıyla göçe tabi tutulan ermenilerin paralarını nasıl sakladıklarını kendi ağızlarından söyledikleri gibi yazacağız.


Bu yazdıklarım direk anlatılanlar ne tek harf ekledim nede sildim. diğer define çözümleri gibi ihtimaller üzerine değil direk görgü tanığı.


Taguhi Antonyan Anlatıyor (Doğum 1900, BİTLİS)


Tehcir başladığında ben 15 yaşımdaydım. Türk Hükmedenden, erkeklerin askere alınması için emir geldi. Türkler büyük babamı ve dayımı askere aldılar; zira kendi akrabalarından biri memurdu. O yüzden onların da bizimle birlikte tehcir edilmelerine izin vermediler. Ben evin yegane kızıydım. Ağabeylerim olan Harutyun, Sirekan, Grigor evimizdeki değerli eşyaları evin altına götürüp sakladılar. İhtiyacımız olan şeyleri yanımıza aldık. Zabitler “Haydi Ermeniler! Arabalarınıza binin!” diyorlardı.


Manvel Marutyan anlatıyor. (Doğum 1901, VAN, BERDAŞEN KÖYÜ)


Taş bir bina olan evimiz çok genişti; yaklaşık 4.000 metrekareydi. İçinde meyve ağaçları bulunan büyük bir bahçemiz vardı; orada sebze ve yeşillik yetiştirirlerdi. Aşçılarımız vardı; ama annem ve gelinler onlara yardımcı olurlardı. Her şeyi önceden planlayıp koyun ya da tavuk keserlerdi. Et ve şarap sakladığımız bir kiler vardı. Temizlik konusunda iş bölüşümü yapılmıştı. Elektrik yoktu. Gaz lambalarına gaz doldurmak küçük gelinin göreviydi. Diğer gelin ise ekmekle ilgilenirdi, vs. Bir kuyumuz ve kuyudan su çekmek için Fransa’dan getirilmiş bir motorlu pompamız vardı. Kağakamec’de çeşmeler vardı. altınlarımız kuyuya yakın ağacın altında saklıydı.


İsrayelL Apoi Grigoryan Anlatıyor (Doğum 1909, IĞDIR, GULABA KÖYÜ)


Yavrucuğum, ben Iğdır’ın (Sürmeli) Gulaba Köyü’nde doğdum. Köyümüzün önde gelen zenginleri evimize gelirler, Apo Ağa ile birlikte oturma odamıza gidip sohbet ederlerdi. Apo Ağam odanın içindeki büyük döşeme taşının üstüne otururdu. O döşeme taşının altında bütün servetimiz, takılar saklanıyordu. Geri kalan kişiler çuvalları yere serip üstüne oturuyorlardı. Biz çok zengindik. Sülalemiz erkek, gelin ve torunlarla birlikte 60 kişiydi. Çobanlarımız vardı; işlerimizi çobanlarımız görüyorlardı. Bir köyümüze gidersem, sakladığımız altınları çıkarır, getiririm; onların yerini biliyorum. İyi yaşıyorduk. Türklerle yan yana yaşıyorduk. Kavgayı hangi nedenle başlattıklarını hatırlamıyorum.


Davit Davtyan anlatıyor (Doğum 1908, BURSA)


Bir gün, silahlı bir eşkiya evlere girip insanları soymaya ve öldürmeye başladı. O zaman bizim eve de girdiler. Bizse, ipek ipliği sarıyorduk. Bizimle çalışan bir kadın vardı. O altınlarını hemen ipek kozakların altında sakladı. Eşkiyalar geldiler; ama, bir şey bulamadılar. sonrada daha güzel saklama yerleri ayarladılar ben neresi olduğunu bilmiyorum bana göstermiyorlardı.

Daha yeni Daha eski